21 Ağustos 2009 Cuma

natasha!

aslında bu hatunun gerçek ismi victorya
ama bana tüm rus hatunlarının ismi "natasha"ymış gibi geliyor
erkeklerine de viladimir demeyi tercih ederim
bu yüzden bu karıya da victorya demek yerine natasha demek istiyorum.
beyaz tenli, zayıf biri...
saçları sarı; kut biçimde kestirmiş saçlarını,
fön makinasıyla kapartmış
ama bu kapartma ona hiç yakışmamış
adi bir peruk takmış gibi duruyor
saç telleri plastik olan kalitesiz peruklardan
biraz gıcık oldum bu karıya!
belki gıcık olduğum için kılık kıyafeti bile midemi bulandırıyor
gözleri mesela, yeşil
ama öyle zümrüt yeşili falan da değil
iğrenç bi yeşil
bok yeşili!
doğru düzgün türkçe de bilmiyor
ve bu türkçe bilmiyor oluşu
kızıdığı zaman rusça'ya bağlaması ona büyük bi avantaj sağlıyor
ne dediğini zerre kadar anlamıyorum
sinirli sinirli
hızlı hızlı
bildiğiniz bi rusça konuşuyor
"r" harfini bastıra bastıra!


zengin heriflerin dizildiği poker masasının küllüklerini itinayla temizlerken
zayıf kara kuru, sarı bıyıklı bi kodaman benden şekerli türk kahvesi istedi
temizlikçilerin sipariş alma, siparişi getirme,
getirdiği siparişi müşteriye nazik nazik ikram etme,
istiyen müşteriye çayını kahvesini üfleyerek içirme,
dudağından akan kahve damlasını peçeteyle silme gibi bir yetkisi yoktur!
iyiki de yoktur!
ama müşteri, özellikle de poker masasında milyarlar kaybeden bi müşteriyse
bi temizlikçiden dahi olsa sipariş istediğinde aksatmamak gerekir
müşteri veli nimettir ne de olsa!
işte bu veli nimet efendi de benden şekerli türk kahvesi istedi
sabahın beşi ya da altısıydı
artık yavaş yavaş toparlanıyordu casino
ama bıkmak bilmeyen pokerciler son dakkaya kadar oynamaya devam eder
her neyse...
"bi şekerli türk kahvesi alabilir miyim?"
"peki efendim"

dediğim gibi sipariş getirme gibi bi yetkim yoktur
bana söylenen siparişi garsonlara iletirim, onlar da hazırlayıp müşterinin önüne koyar
eğer müşteri isterse götüne bile koyar
müşteri sonuçta; veli nimet!

bi garson görmek için etrafıma bakındım
zira müşteriyi bekletmemek gerekir
işte barın önünde natasha'yı gördüm
elinde tepsi mal gibi etrafına bakıyordu
yanına gittim
"poker masasından şekerli kahve istiyorlar"
"bej tane poker masasi var, hangisine söylüyorsun" dedi bana natasha karı!
"beş tane masa var ama şu an sadece birinde poker oynanıyor" dedim
"ben anlamıyor seni, git başkasına söyle"
vay kahpe!
ne dediğimi anlamadın demek geçti içimden
sustum...
"bak köşedeki poker masasına git siparişi al, bu kadar basit"
ben bunu söylerken suratıma bile bakmadan barın arkasındaki mutfağa geçti natasha
hareketlerindeki kendini beğenmişlik beni delirtmek üzereydi
mutfağa geçerken arkasından bakakaldım
içimden türlü türlü küfürler geçiyordu
ama yine sustum...
sadece burnumdan soludum
burnumdan solurken başka bi garson yanıma geldi
"kahveyi isteyen hangi müşteri, bana göster sen" dedi
"işte ordaki zayıf herif"
"tamam" dedi, "ben hallederim"
"eyvalla" dedim
küllük temizleme işine geri döndüm
sonra, biraz tuvalet kağıtı topladım
boklu olan tuvalet kağıtlarından
klozete değil de çöp kovasına atılan tuvalet kağıtlarından
biraz izmarit topladım
küllükte değil de pisuvarlarda söndürülen izmaritlerden
sonra elimi yıkadım
sonra bi sigara içtim
sonra sigarayı klozete atıp sifonu çektim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder